BELİRSİZLİKLE BARIŞABİLMEK

Günlerdir aklım da kalbim de İzmir’de… Ne çok sarsılıyor, ne çok endişe ediyoruz son zamanlarda.

Yaşanan bunca belirsizliğe bir yenisi daha eklendikçe, ‘’Neler oluyor böyle? ‘’ demekten alıkoyamıyor insan kendini. Önce tüm dünyayı etkileyen koronavirüs, derken bir de deprem…

Son 7 aydır koronavirüs hakkında okuduklarımızdan ve izlediklerimizden;  etkilenmemek, tetiklenmemek mümkün değilken üzerine birde ciddi kayıplar verdiğimiz deprem eklendi ve birçoğumuzu derinden etkileyen ve farklı duygular hissettiren bir süreç yaşıyoruz.

‘’Belirsizlik’’ kavramı hayatımızın ortasına ansızın çöküverdi sanki. Beraberinde de birçok duygu ve düşünceyi sürükledi peşinden. Öngörememek, kontrol edememek, tekinsizlik, rahatsızlık, güvensizlik…

Sahi, bu kadar korkutucu mu belirsizlik?

İnsanoğlu bir saniye sonrasını bilmeden/bilemeden koca bir belirsizlikle yaşıyor. Belirsizlik, her ne kadar rahatsızlık verse de hayatın olmazsa olmaz kavramlarından. Her şeyin olabilme şansının var olduğunu hatırlatıyor bizlere. Evrimsel bakış açısı belirsizlik için der ki; yaşadığımız yerde herhangi bir tehlike ile karşı karşıya kalırsak, duygularımız devreye girer ve tehlike karşısında ya savaşır ya kaçar ya da donakalırız. Haberlere sıkça maruz kalındığında, yaşanan olaylara dair görüntüler sinir sistemimize etki ediyor ve savaş, kaç ya da don hallerimiz devam ediyor. Bu sebeple, belirsizliğin yarattığı her duygu bizim hayatta kalmamızı sağlar.

İnsan zihni zaten hep hayatta kalmaya odaklı bu yüzden bizi tehlikelerden korumak için her an tetikte bekliyor. Yaşanan olaylardan etkilendiğimiz görüntüler, duyumlar bizleri elbette kaygılandırıyor. Bu nedenle alışılagelmedik ve belirsizliklerle dolu yaşanan her sürecin kaygı yaratıyor olmasına, anormal durumlara verdiğimiz  ‘’normal tepkiler’’ adını veriyoruz.

Belirsizlik her zaman tehdit unsuru değildir elbette. Canlı ve uyanık olmamızı sağlayarak, öngörülemeyen dünyada kontrol hissine sahip olabilmek adına sorgulatır bizi. Kontrol hissini bir nebze olsun kazanabilmek adına önlemelerimizi ve tedbirlerimizi almalı, sağlığımıza ve ruhumuza iyi bakmalıyız. Peki, belirsizliğin ve olayların yaratmış olduğu yoğun duygular karşısında bunu nasıl mümkün kılabiliriz?

Deprem bölgesinde yaşayan birisi olarak yazıyorum bunları. Yaşadığınız yerin deprem bölgesi olmasına gerek yok çünkü hayatımızın bir sonraki gününü hatta saniyesini bilemiyoruz. İnsanların ruh sağlığının ülkede olup bitenlerle ilişkili olduğunu görmek zorundayız. Bu sebeple, ilk olarak ebeveynlerin kendilerini ve çocuklarını mutlaka bilgilendirmesi ve önemli hususlarda öğretici olması gerektiğini düşünüyorum.

Medya, ülkede yaşanan her olayda en birincil haber kaynağımız ve her gün umut vaat eden haberler sunmaları için ekran başında haberleri seyrediyoruz. Kendimizi sürekli bu görüntülere maruz bırakıyor, olayın tüm travmatik etkilerini zihnimize kaydediyoruz. Ancak bu durum yaşanan olaylarda (deprem, pandemi vs.) travmatize olmamızı fazlaca tetikleyebiliyor. Kendimizi devamlı görüntülere maruz bıraktığımızda, sinir sistemimizin iyileşmesi ve güvende hissetmemiz zorlaşıyor. Bu nedenle, sosyal medya ya da diğer yayın kaynaklarında yapılan paylaşımlara özen göstermeli ve kaynağı güvenilir olmayan haberleri paylaşmamaya dikkat etmeliyiz. Özellikle yıkım ve enkaz gibi görüntüleri çocukların yanında izletmemeliyiz. Medya da sürekli bu görüntüleri izlemek, bu travmayı yaratan asıl sorumluları görmek yerine, kendimizi defalarca yaşanan olaylara maruz bırakmamız dışında pek işe yaramayacaktır.

Öte yandan çocukların her anlamda ebeveynlerini model aldığını düşünürsek, önce yetişkinler olarak kendi duygu durumumuzu düzenleyebilmeliyiz. Bu bağlamda ebeveynler olarak kendinize iyi gelen şeyleri bulmak, kendinizi sakinleştirmek ve kendi öz bakımınızı yapmak önemli bir adım olacaktır.  Ek olarak çocukların yanında konuşulan sohbetlere, izlenen haberlere çok dikkat etmek gerekiyor. Yetişkin dahi olsak her gün gelen haberler bizleri bile etkilerken, çocukların etkilenmemesi mümkün değil.

Hayatlarımızda belirsizliğin yarattığı süreçten ve etkilerinden arınmak kişiden kişiye değişecek, güvenli hissetmek yine aynı şekilde zaman alacaktır. Hepimiz bir şekilde emekleyeceğiz belki biraz sendeleyeceğiz ama yürüyeceğiz. Bugünlerde geçecek.

Dipnot: Depremi deneyimlemiş olanınız var ise ve kendisini travmatize olmuş hissediyorsa veya sadece görüntülerden dolayı travmatize olduğunuzu düşünüyorsanız, bu durumun uzun süre devam etmemesi adına daha önceden yer verdiğim Travma Sonrası Stres Bozukluğu adlı yazıma göz atmanızı öneririm.

Umut ve sağlık dolu bir hafta dilerim.

Sevgiler.