D VİTAMİNİ NEDEN ÖNEMLİ?

Merhabalar, ben Dr Müşerref DİNÇER. İlçemizde uzun yıllar acil hekimi ve aile hekimi olarak çalıştım. Hem mesleksel tecrübelerimi aktarmak hem de biraz eskide kalmış bilgilerimi sizinle birlikte tazelemek için buradayım. Bugün sizlere D vitamininden bahsetmek istiyorum.

Steroid bir hormon olarak kabul edilen D vitamini östrojen, testosteron, kortizol ile benzer yapıdadır. Vücudu mükemmel işleyen bir fabrikaya benzetecek olursak D vitamininin eksik olması işleyişi fazlasıyla bozacaktır. D vitamini başta iskelet sisteminde etkilidir ve kalsiyum-fosfor metabolizmasında yer alır. Eksikliğinde kemik yapısının bozulması sonucu raşitizm ve osteomalazi görüldüğü zaten biliniyordu ancak artık bilim dünyasında basit bir vitaminden çok daha fazlası olduğu, birçok hastalık ve kanser türüne karşı korunmada da etkili olduğu konuşulmaktadır. MS, otizm, bazı kardiyak aritmiler, enfeksiyon hastalıklarında azalmış bağışıklık, otoimmün hastalıklar, psikolojik hastalıklar, diyabet, hipertansiyon üzerindeki olumlu etkileri, daha doğru bir ifadeyle bu hastalıkların ortaya çıkışında D vitamini eksikliğinin rolü ile ilgili çalışmalar mevcuttur. Öncelikle neden eksikliğinin bu kadar yaygın olduğunu konuşalım:

Vitamin D yağda eriyen bir vitamin olup diyetle bitkilerden ve hayvansal kaynaklardan alınabilir. Bizler D vitaminini büyük oranda güneşten gelen UVB ışınları ile vücudumuzdaki kolesterolden sentezleriz. Perde, cam, güneş kremi, fondöten vs makyaj malzemeleri ile güneş ile cilt arasında oluşan bariyer D vitamini sentezini engeller. Bununla beraber bariyer olmasa dahi güneş ışınının dik bir açıda gelmesi lazımdır ve ülkemiz için bu ancak yaz aylarında mümkündür. Bu nedenle özellikle sonbahar ve kış aylarında D vitamini eksikliği başlar.

Güneş ışınları ile ciltte bulunan 7-dehidrokolesterol’den  25-(OH)D3  üretilir. Bu depo formudur. Kan tetkiklerinde de bunu ölçeriz. Bu hali inaktiftir ve böbrekte 1alfahidroksilaz enzimi ile aktifleşerek 1.25-(OH)2 D3 formuna dönüşür. Böbrekteki bu aktif hale dönüşüm sırasında magnezyum gereklidir. Aktif hale gelmiş D vitamini taşıyıcı protein yardımıyla hedef dokuya gider. Burada D vitamininin reseptöre bağlanması için ise çinko gereklidir. Yani magnezyum ve çinko eksikliğinde D vitamini yeterli olsa dahi sistem doğru çalışmayacaktır.

D vitamini eksikliği bazen rutin kontrol sırasında ortaya çıkar; bazen de halsizlik, çarpıntı, kas ağrıları, sık hastalanma gibi farklı semptomlar ile gelen hastalarda yapılan tetkikler sonucu görülür. Laboratuar referans aralığı 20 ve 100 ng/mL arasıdır. Yani teorik olarak 21 çıksa da 99 çıksa da normal kabul edilebilir görünmektedir. Ancak kan tetkikinde D vitamini 25 ve 75 olan 2 hastadaki sistemler aynı hızda çalışmayacaktır. D vitaminini mutlaka 55-80 arası tutmak gerekmektedir. Aile hekimliği yaptığım dönemde gördüğüm kadarıyla; bulunduğumuz coğrafyada dışarıdan takviye almayan neredeyse herkeste bu değerler düşük seyrediyordu. Üzülerek belirtmeliyim ki D vitamini eksikliği ciddi bir durumdur ve bağışıklığımızı, psikolojimizi ve genel sağlığımızı fazlasıyla etkilemektedir.

Aile hekimliklerinde gebelikte ve yenidoğan döneminde rutin olarak D vitamini takviyesi verilmektedir. Bunun haricinde yılda 1 tetkik yapılması ve aksi bir durum yoksa sonbahar-kış aylarında uygun dozlarda takviye alınması şahsi önerim olacaktır.

NASIL KULLANALIM?

D vitamini takviyesi sabahları ve yemek sonrası kullanılır, melatonini baskıladığından akşam kullanımı önerilmez. Ayda 1 içilen ampul formu, haftada 1-2 kez içilen hap formu ve günlük damla formları mevcuttur. Tedavi dozu hastaya göre değişmekle birlikte eksikliği tespit edildiğinde yüksek doz başlanıp daha sonra devam tedavisi verilir.

D3 takviyesi ile birlikte K2 vitamini takviyesi alınması da önemlidir; böylece kalsiyum kemik yapıya çekilir. Eğer beraberinde K2 takviyesi almıyor iseniz günlük bir parça lahana turşusu ya da çiğ brokoli yemeniz K2 açısından faydalı olacaktır.

D vitamini almanın olumsuz tarafı kanda kalsiyum yükselmesi yani hiperkalsemi, idrarla atılımın artması yani hiperkalsiüri ve yumuşak dokularda mineral birikintileri olmasıdır. Fazlası depolandığı ve idrarla atıldığı için sağlıklı işleyen bir vücutta, yeterli su içen, kendisine uygun dozda D3 alan ve beraberinde K2 vitamini alan kişilerde bunlar görülmeyecektir. Kişide lenfoma, sarkoidoz  gibi granülamatöz hastalıklar, hiperparatiroidi durumu yada idrar söktürücü ilaçlardan olan tiyazid  kullanımı yada böbrek taşı öyküsü varsa veya daha önceden bilinen herhangi bir hiperkalsemi durumu varsa D vitamini kullanımı sırasında dikkatli olunmalı, kan tetkiki yapılarak serum kalsiyumu kontrol edilmeli ve mutlaka ama mutlaka yeterli su içilmelidir.

Sağlıklı günler dilerim…

https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4143492/

https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6232868/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28786260/

https://www.temd.org.tr/hastaliklar/d-vitamini-eksikligi