OTOFAJİ ve ORUÇ

‘Oruç tut sıhhat bul’ ne demektir? Şafak vaktinden akşama kadar yeme içmenin kesilmesi bize nasıl bir şifa vermektedir? Bu hafta bu sorulara cevap arayacağız.

Oruç tutuğumuzda hücrelerimizi uzun bir süre aç ve susuz bırakıyoruz. Bu sırada hücrelerimizde otofaji denilen bir mekanizma tetikleniyor. Öncelikle otofajiyi detaylı anlamaya çalışalım:

Otofaji kelimesi "kendi" anlamına gelen auto- ve "yemek" anlamına gelen phagein kelimelerinden türemiştir. Bu nedenle, otofaji "kendi kendini yeme" anlamına gelir. Bu kavram ilk olarak 1960'larda ortaya çıktı. Araştırmacılar hücrenin kendi hasarlı içeriğini zarlarla çevreleyerek, kese benzeri veziküller oluşturarak, lizozom adı verilen bir geri dönüşüm bölmesine taşıyıp yok edebildiğini gözlemledi.

İlk olarak bilim insanları, proteinleri, karbonhidratları ve lipitleri sindiren enzimler içeren, organel adı verilen yeni bir özel hücresel bölme gözlemlediler. (Bu özel bölmeye lizozom adı verilir ve hücresel bileşenlerin parçalanması görevi yapar.)

Dr. Christian de Duve, lizozomun keşfi nedeniyle 1974 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'ne layık görüldü.

1960'lardaki yeni gözlemler, büyük miktarda hücresel içeriğin ve hatta bazen bütün organellerin lizozomların içinde bulunabileceğini gösterdi. Hücrenin lizozoma bu büyük kargoları nasıl taşıdığı bilinmiyordu.

Daha ileri analizler, hücresel kargoyu parçalanma için lizozoma taşıyan yeni bir vezikül(kese) türünü ortaya çıkardı (Şekil). Lizozomun keşfinin arkasındaki bilim insanı Christian de Duve, bu süreci tanımlamak için "kendi kendini yeme" anlamına gelen otofaji terimini ortaya attı.

1990'ların başlarında Yoshinori Ohsumi'nin otofaji için gerekli genleri belirlemek için fırıncı mayasını kullanarak yaptığı deneye kadar geçen sürede bu konuda çok az şey biliniyordu. Mayada otofaji mekanizmasının tanımlanmasından sonra, önemli bir soru kaldı. Diğer organizmalarda bu süreci kontrol etmek için karşılık gelen bir mekanizma var mıydı?

Kısa süre sonra, kendi hücrelerimizde de neredeyse aynı mekanizmaların işlediği anlaşıldı. Dr. Oshumi de bu çalışmasıyla 2016 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp ödülü almıştır.

Otofajinin hücresel bileşenlerin parçalanmasında ve geri dönüştürülmesi gerekenleri dönüştürmede önemli fizyolojik işlevleri kontrol ettiğini artık biliyoruz.

Bu durumda otofajik işlev bozukluğunun çok çeşitli hastalıklarla ilişkili olması şaşırtıcı değildir.

Peki otofaji ne işe yarar:

·         Otofaji, uzun açlık sırasında enerji için yakıt sağlar.

·         Uzun açlık ve stres sırasında hayatta kalmaya yardımcı olur.

·         Enfeksiyondan sonra, istilacı hücre içi bakteri ve virüsleri ortadan kaldırır.

·         Anne karnında embriyo gelişimine ve hücre farklılaşmasına katkıda bulunur.

·         Hücreler hasarlı proteinleri ve organelleri ortadan kaldırmak için otofajiyi kullanır.

·         Yaşlanmanın olumsuz sonuçlarına karşı bir mekanizmadır, organel ve hücrelerin yeniden şekillenmesi ve yenilenmesi için gereklidir.

·         Tümör baskılanması,

·         Bağışıklık ve inflamasyonun düzenlenmesi,

·         DNA hasarına sebep olan (genotoksik) stresin önlenmesi için gereklidir.

Çoğu hastalığın başlangıcında hücre hasarı olduğunu biliyoruz. Hasarlı hücrelerin onarımı veya imhası bozulduğunda ise parkinson hastalığı, tip 2 diyabet, kanser ve yaşlanmaya bağlı görülen diğer bozukluklar meydana gelmektedir.

Oruç ile uzun açlık ve susuzluk otofaji mekanizmasını desteklemektedir. Vücudumuz hasarlı hücreleri sindiriyor, hasarlı kısımları yeniliyor; biz de henüz hastalanmadan şifa bulmuş oluyoruz.

Aralıklı açlık ve oruç üzerinde yapılmış çalışmalar diyabet, obezite, hipertansiyon gibi metabolik hastalıklar, kanser ve Alzheimer üzerinde iyileştirici etkisinin olduğunu gösteriyor. Otofaji mekanizmasının anlaşılmasıyla bu etkiler daha net anlaşılacaktır.

"Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır."

https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5240711/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8224160/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9759731/