Tik Bozuklukları

Tikler ani, hızlı, ritmik olmayan, tekrarlayıcı motor veya ses hareketlerdir. Toplumda seyrek görüldüğü düşünülen tik bozukluklarının artık birçok çocuğu ve yetişkini etkilediği bilinmektedir. Tikler, görünürde herhangi bir amacı olmayan hareketler gibi gözükse de kökeninde nörogelişimsel ve psikolojik bulgularla karakterize olduğu bilinmektedir.

Tik bozuklukları çeşitli tipler ve tanı ölçütleriyle belirlenmektedir. Tourette bozukluğu, kronik motor ya da vokal tik bozukluğu veya gelip geçici tik bozukluğu bazı tik bozukluklarına örnek olarak verilebilmektedir. Tik bozukluklarının belki de en şiddetlisi Tourette bozukluğudur. Literatürde Tourette Sendromu (TS) da denmektedir. Birden fazla motor tikin ve en az bir vokal (sesli) tikin son bir yıldır görülmesi durumunda Tourette Sendromu tanısı konmaktadır. Vokal adını verdiğimiz tikler; hırıltı, boğaz temizleme, burun çekme, öksürük, gibi çıkartılan sesler olarak ortaya çıkabilmektedir. Motor tikler ise, kısa, ani ve anlamsız kas hareketleridir. Şiddetli göz kırpma, burnunu kıvırma, dudak yalama, yüz buruşturma, ani kafa atımları gibi istemsiz hareketlerle kendini gösterebilmektedir. Kronik tik bozukluğu adını verdiğimiz tanıda, bir veya daha fazla vokal veya motor tikin en azından son bir yıldır görülmesi gerekir. Bir yıldan az süredir tiklerin var olması durumunda geçici tik bozukluğu tanısı daha uygun olmaktadır.

Tiklerde zaman içinde artma ya da azalma görülebilmektedir. Tikler bedenin bir bölgesinden diğerine geçişler gösterebilir. Ayrıca zaman içerisinde tiklerin şiddetinin arttığı ve azaldığı dönemlerde görülebilmektedir. Araştırmalara göre, başlangıç yaşı olarak çoğunlukla 5-7 yaş arasında basit motor tikler olarak ortaya çıkmakla birlikte, en şiddetli tiklerin 7-15 yaşları arasında ortaya çıktığı bilinmektedir. Genellikle erkeklerde kadınlara nazaran 2-3 kat daha sık gözlemlenen tik bozuklukları, kişinin gelişim dönemleri boyunca kendini yineleme eğilimindedir. Tik bozuklukları ile birlikte en yaygın eş tanı alan bozukluklar; OKB (Obsesif kompulsif bozukluk) ve DEHB (Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) olarak değerlendirilmektedir. Yani sıklıkla OKB veya DEHB yaşayan çocuk ve yetişkinlerde tik bozuklukları görülme ihtimali daha yüksektir.

Ortaya çıkış nedenleri arasında, genetik ve nörolojik bulguların yanı sıra çevresel etkenlerinde etkisi söz konusudur. Çevresel etkenler, tik bozukluklarının, genetik yatkınlıkla beraber ne derece kronik bir bozukluğa dönüşebileceğini belirlemektedir. Stresli yaşam olaylarının, kaygının ve aile içi tutumların tik belirtilerini arttırdığı yönünde de bulgular vardır. Tikler günlük hayat aktivitelerini bozarak sosyal izolasyon, kişiler arası ilişki sorunları, akran zorbalığı ve okula gidememe gibi birçok soruna yol açabilir. Bu sebeple, tik bozukluğu olan çocukların daha sık akran zorbalığına maruz kalması ve bu sebeple tiklerin şiddetinde artış olabilme ihtimali gözlemlenmektedir. Hastaların yaşadığı bu akran zorbalığı ve damgalanma gibi psikososyal stresörler depresyon ve kaygı bozukluklarına da yol açabilmektedir.

Tüm bunlar doğrultusunda, tik bozukluklarının çeşitli yöntemlerle birlikte tedavi edilmesi kişinin yaşam kalitesini yükseltmesinde önemli bir adım olmaktadır. Farmakolojik tedaviler, ilaç kullanımı, psiko-sosyal etmenlerin incelenmesi ve gevşeme eğitimleri gibi yöntemlerle birlikte terapötik müdahaleler, tik bozukluklarında etkin sonuç elde edilmesini sağlamaktadır. Yukarıda bahsedilen tanı kriterlerinin herhangi bir kısmının sizde veya çevrenizde olduğunu düşünüyorsanız, bir uzman yardımı almanız uygun olacaktır.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

Sevgiler

           

Kaynak;

Tan, M. E., Aksu, G. G., & Toros, F. (2020). Tik Bozukluğu Olan Çocukların Sosyal Fobi, Benlik Saygısı, Anksiyete ve Depresyon Düzeylerinin Değerlendirilmesi. Turk J Child Adolesc Ment Health, 27(3), 140-146.

Toros, F., Tot, Ş., & Avcı, A. (2002). Çocuk ve ergenlerde Tourette Bozukluğu: Sosyodemografik, klinik özellikler ve eştanılar. Türk Psikiyatri Dergisi, 13(3), 187-196.