İstanbul’dan, Batı Karadeniz’i gezmek için yola koyulduğumuzda ilk durağımız, Bolu Akçakoca, Zonguldak Ereğli gibi artık büyük metropollerden mimari ve şehir plancılığı çirkinlikleriyle hiçbir farkı kalmayan bu iki durağı pas geçerek Bartın, Amasra oldu. Amasra jeopolitik yapısı ve deniz  mahsulleriyle en azından  bir gün konaklanabilecek, tüm kirlenmişliğine rağmen önemli bir durak.  Beni asıl heyecanlandıran ise, ertesi gün sabah erkenden yola koyulup, sahil bandından Kurucaşile, Cide İlçesi üzerinden oldukça zorlu ve bir o kadar eşsiz manzaralarıyla İnebolu’ya ulaşmaktı.

 Kurucaşile bölge ormanlarında elde edilen kerestelerin kullanıldığı Karadeniz’in geleneksel balıkçısı teknelerinin (eskiden çektirme denilen teknelerin) imalatını yapan birkaç atölyeyi hala bünyesinde barındırıyor. Cide ise uzun sahil şeridini yazmasak, bağında sadece Rıfat Ilgaz’ı ve onun doğduğu evi bulunduruyor.

Oysa ki İnebolu Antik çağdan günümüze engin, en tarihiyle geç Osman genç Cumhuriyet dönemi sivil ve mülki mimari örnekleriyle ulusal kurtuluş ve devrim tarihimizdeki sarsılmaz yeriyle, Post- Modern edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden Oğuz Atay’a ev sahipliği yapmasıyla, Küre Madenlerinin taşındığı limanıyla, mübadele öncesi Anadolu Rumlarından kalan sivil mimari örnekleri ile, Türkiye’de çok az örneği olan Karadeniz’de ise nadide örnek teşkil eden S. Cebecioğlu Kent Belleği (Hafıza) müze evi ile burayı bir günde asla bitiremeyeceğiz. Sabah kahvaltısında Göveç (yöre şivesi ile yazıyorum) ile güne bambaşka lezzetlerle başlayıp, İnebolu Kent Müzesi ziyareti ile sürdürülen, güneşin denizden doğup denize battığı bu romantizmin doruk yaptığı şehirde olabilmenin heyecanı bu zorlu yolun tüm yorgunluğunu unutturuyordu.

Turizm ısırmaz, köpek ve sinekler ısırır.  

Ancak, İnebolu’da karşılaştığımız manzara hiçte öyle olmadı.  Şehirde konaklama işletmelerinin azlığı, yatak kapasitesinin sınırlılığı, nitelikli müzik, dinlenebilecek hiçbir cafe, bar v.b işletmelerin olmaması, yerel rehberlik hizmetlerinin sınırlılığı yada hiç yokluğu bizi şaşkına çevirdi.  Yerleştiğimiz otelde, çevresi ve şehir içinde karşılaştığımız bakımsız sahiplenmeyi bekleyen başı boş köpekler ve özellikle kara sineklerle mücadelemiz ayrı bir yazının konusu olmaya değer.

KARADENİZ’İN EN ÖNEMLİ KENT MÜZELERİ

Semahat Çebecioğlu’na ait Nezihe Battal Kültürevi , geç Osmanlı’dan genç Cumhuriyet’e  evrilen kadim memleketimizin yaşadığı tüm değişimleri gözler önüne seren bir zaman tüneli. Korunup ve restorasyonu yaptırılıp İnebolu Belediyesine ilçenin turizm değerlerine katkı sağlaması için devredilen Nezihe Battal Kültürevi’nin içerisindeki 2 katın  ‘’Sosyal Yardım’’ Ofisi olarak kullanılması ise bir o kadar da şaşırtıcı. Böylesine kıymetli yapıların içerisinde, bu vb. ofislerin olması sevimlilikten ve estetikten oldukça uzak.

‘’OĞUZ ATAY BİR DÜNYA MARKASI’’

Geçtiğimiz yıllarda işim ve yaşam biçimim nedeniyle Sinop’lu şair Ahmet Muhip Dıranas adına bir edebiyat şenliği yapmış ve kentin tüm Türkiye’ye ve Dünya’ya bambaşka bir mecradan seslenmesine yardımcı olmuştum.  İnebolu’nun ise çok daha önemli bir şansı var. “Oğuz Atay” adına uluslararası bir Edebiyat Şenliği düzenlenmenin önünde hiçbir engel olmasa gerek.

‘’İNEBOLU’YA OMUZ VERMEK’’

İstanbul’a dönüşte ilk işim TURSAB ( Türkiye Seyahat Acenteliği Birliği) ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nda ki dostlarımla İnebolu’yu konuşmak ve çözüm geliştirmek oldu. Maalesef İnebolu Karadeniz Tur gezine alınmadığını bunun somut nedenlerinin bir bölümünün benim yazımda da belirttiğim hususlar olduğunu öğrendim. Oğuz Atay ile ilgili ise yol almamız için hiçbir engel yok, herkes ve her kurum neredeyse gönüllü çalışmaya hazır.

‘’KURTULUŞ VE DEVRİM TARİHİMİZ’’  

İnebolu Türk Ocağı bu tarihin en önemli duraklarından. İşgal altındaki İstanbul’dan kaçırılan cephanenin Ankara’ya ulaştırılmasını sağlayan Kadın, Erkek, Yaşlı, çocuk ve tüm kahramanlar bu bölgenin insanı. Tarihe izlence bırakabilecek birçok örnek duyabilirsiniz burada yaşayanlardan.

‘’ÇAĞRI’’

İnebolu tarihsel misyonu, binlerce yıllık geçmişi sivil ve kamu mimarisinin seçkin örnekleri, damak tadı ve lezzetleri ve sayamayacağım çokluktaki özgünlükleri ile Batı Karadeniz’in en iyi duraklarından biri olmaya namzet. Yeter ki çalışalım hep beraber, göreve bir fahri İnebolulu olarak hazırım.

Volkan ATILKAN

Belgesel Fotoğrafçısı