Anadolu coğrafyasının tarihine baktığımızda kurulmuş medeniyetlerin tarihin de kadının önemli bir yare sahip olduğunu görmekteyiz. Özellikle Anadolu İslam medeniyetleri öncesinde ki kadın sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamda da büyük sorumluluklar üstlenmiştir. Tarihi yaşam süreçlerinde kadına yer veren medeniyetlerin kurduğu devletler daha uzun ömürlü ve daha adaletli bir yaşam varlığına sahip olmuşlardır. İslam medeniyetlerin bu coğrafya da özellikle kent merkezlerinden uzakta yaşanmaya zorlanmış olan Türkmen boylarında kadın erkek ayrımı diye bir düşünce var olmamış. Bu nedenle çağdaş yaşamın içinde yer alan kadın sorumluluklarının bilinci içinde hareket ederek aile, sosyal yaşam ve ekonomik yaşama katkılarda öncü görevler üstlenerek daha çağdaş ve daha medeni bir bakış açısına sahip evlatlar yetiştirmiştir.
.
İslami idari merkezi otoritelerde kadına ikinci planda yer verildiğini görmekteyiz.Osmanlıdan Cumhuriyete geçişle birlikte kadın açısından zincirlerin kırıldığı bir başlangıç yaşanmaya başlandı; II. Meşrutiyetle kadının Osmanlı toplumunda var olduğu algısından hareketle yapılan başlangıç. Cumhuriyette ‘’Siyasal ve toplumsal alandan soyutlanan kadının ülkesini yönetecek nesiller yetiştirmesi beklenemez düşüncesinin hakimiyeti’’ (1) ‘’ Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün ‘’Bir TOPLUM, bir MİLLET ERKEK ve KADIN denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin! Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı İHMAL ve KUSUR dur.Dünyada hiç bir milletin kadını "Ben ANADOLU KADINI’nın dan fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte ANADOLU KADINI kadar emek verdim," diyemez’’ Realitesin de ki bakışla bir kez daha kadının çağdaş ve medeni toplumlar için önemini ortay kaymaktadır.
.
Cumhuriyetin kuruluşun ile birlikte kadın haklarında ki arayışlar beraberi de batılaşma çabalarındaki sorunlarında aşılmasına ışık tutmuştur. Özellikle ‘’1926 tarihli Medeni kanun ile kadına millet vekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan 1934 yasası, devlet eli ile batılaşma projesinde önemli işlevler görüyorlardı’’(2) Bu başlangıcın devamını seksenlerin Türkiye’sine gelişinde ki akış içinde değerlendirmelere tabi tuttuğumuzda karşımıza çıkan tablo zaman zaman farklı farklı iniş ve çıkışların yaşandığı bir Cumhuriyet sürecini yaşandığını görmekteyiz Şerif Mardin ‘’ Cumhuriyet Türkiye’si kişilerin kendilerini eğitip sosyo-ekonomik statülerini yükseltebilecekleri bir ‘’fırsat alanı’’ oluşturmuştur.’’diyor. (3) Bu sürecin gelişimi özellikle kentleşme hayatının hızlı göç ile oluşturduğu yeni yaşam biçimleri kadınında yeni haklar elde etmesindeki iradesini ortay koymada etken olduğunu söylemek pekte yanlış olmayacaktır. Kırsal kesim kadın hakları ile kentsel yaşamın kadın hakları en belirgin çizgileriyle bir birinden ayrılmaya başlamıştır. Bu kentsel yaşam birikimleri kadın haklarının elde ediliş bakımından küçümsenemezdi.
Lakın seksen ihtilalı ile başlayan sürecin yaratığı gelişmeler ve siyasal değişmeler kadınların hakların da ki kayıplar yaşamasında beraberinde getirdi. Sanatsal ve mesleki ile Sivil Toplum Kuruluşları biçimindeki örgütlenmelerle doğan oluşumlar kadın haklarını bazı hak taleplerini ifade etmek veya mevcut olanları kaybetmemek gibi çabaların sergilenmesi ile devam ettiyse de bugünün ‘’DEMOKRASİYEYİ MONARŞİYESİN’ de’(H.Aldoğan’ın Tez İfadesiyle) bu hakların hangi seyirde olduğunu hep birlikte yaşamaktayız.’’31 Mart 1909 ile 2 Temmuz 1993 tarihileri Cumhuriyetin iki önemli kırılma noktası olarak varlıklarına devam etmektedirler.Bu noktalar arasında kimin ne yaptığını hangi kesimin kimden yana ve nasıl tavır aldığını unutmamalıyız. Bu anımsama, bundan sonrada herkesin safını ve tavrını doğru tahmin edebilmemiz için de gereklidir.
(4)
Tüm bunlara rağmen yeniden siyasal yapılanma anlayış ile değişimsel bir bakış sergilemeye çalışan siyasal partiler de ‘’kadın kota’’ sembolize göz boyamacılığının sayısal büyümeler olarak yansıdığını görmekteyiz. Gerek sağ ve gerekse sol siyasal partilerde bu mevcudiyet tüzüklerin de yar almış bulunmaktadır. Lakin bunu kadınlara parti içi demokrasilerinde ne kadar yer vermektedir sorusunu da beraberinde yansıtmaktadır. Evet gerek Merkez Yönetim Kurullarında gerekse parti meclislerinde kadınların zaman zaman siyasi arenaya renk kattıklarını görmekteyiz.Lakin gelecek için ne kadar kalıcı olacağı da meçhul. ‘’Çünkü bugün demokrasi insan hakları ve sosyal eşitlik açısından ileri gitmiş ülkelerde bile siyasal yaşamda ve genel olarak karar verme sürecinde kadınların eşit temsili söz konusu değildir.’’ (5) Bunu zamanın akışa belirleyecektir. Bu siyasal bakışı ve mevcudiyetin psikolojik olarak kadında yeni bir yaklaşım ve siyasal cesaretlenmeyi kamçıladığı gerçeğini de kabullenmek daha doğru olacaktır. Burada ki en büyük etken ise günümüzde eğitimli kadın sayısındaki artışın tüm engellemelere rağmen haklar konusunda Anadolu medeniyetler geleneğinin yaşayan kalıcılığı olarak varlığını, devam ettirmek istediğinin iradesi olarak yansımaktadır.
.
Yetmişli yıllarda kaleme aldığı (6) eserinde Necatı Cumalı ’’Ucuz kültür. kültür düşüklüğünde ki çöküş,yaygın bir hastalık gibi sarar tolumu. Kitapla başlar her şey. İyi kitapların satışları azaldıkça, tiyatro, ayakta durabilmek için, edebiyata, sanata yabancı, Boğaz’ın sularına karşı rakı içmekten, mideye dolmasından, ciddi şeyler okumaktan daha çok hoşlanan kimselere açmak zorunda kalırlar perdelerini. Kitapçılar, bu türlü kimselere seslenen hafif kitaplar seçerler. Böyle böyle kitaplar sudanlaşır, oyunlar sudanlaşır, sinemalar, televizyon programları sudanlaşır, genel bir yayvanlıkla karşılaşırsınız ne yana baksanız. Basında alacalı bulacalı gazetelerin çoğalması,ağırbaşlı yazıların yerini gün günden artan çıplak kadın fotoğraflarının alması, bir takım çocuksu konuşmalarla gelişen fotoromanların gördüğü ucuzluğa sapma, hep bu kültür düşüklüğüne ayak uydurmak zorunda kalmanın sonuçlarıdır.’’ diyor. Asılında Cumhuriyetin başlangıcından yetmişli yıllara kadar ki birikimin geleceğe nasıl intikal edeceğini tüm çıplaklığıyla yazarken bugünlerin ne kadar kayıplar yaşayacağını da ifade etmiş oluyor bu satırlar.
Bu ucuz kültür bugünkü siyasetinde bu yapısıyla oluşmasının ana nedenleri arasında ilk sırayı almaktadır. Aslında eğitimsiz bırakılan ve toplumun bütün katmanlarında kendisine yer bulamayan kadın içinde en büyük ayıp olmuştur. Bu anaların yeni nesillere bırakacağı mirasta aynı oranda üzücü olacaktır. Çünkü ‘’kızlarını eğitmeyen milletler geleceklerini karanlığa gömmeye mahkumdurlar’’ diyen Mısırlı Firavunun yaşadığı binlerce yıl geride kalmasına rağmen bugünde ifadesinde ki gerçek varlığını sürdürmeye devam ettirmektedir.
.
Şeritlediğimiz tarihi akışın ekrandaki gösterimi bugün seyircinin istediğini yansıtıyor mu? Bu seyircinin özellikle siyasal aydınlanmasına baktığımızda ışıklar aydınlığa yetecek mi? Yetmişli yıllardan başlayıp bugüne geldiğimizde siyasetçi ve akademiysen kimliğe sahip kadınlarımızın siyasette yer almaları sevindirici, lakin yeterli dersek yanılmış oluruz. Çünkü üst yapılarla birlikte siyası partilerin en büyük güçleri en küçük olan mahalleler ve onların oluşturduğu ilçelerden oluşan il seçmen sayılarıdır. Bununda en büyük renkleri bu alt kadrolardaki örgüt kollarının ilk sırasını teşkil eden görünmez güç olan kadınlardır. Sağ partilerin seçim ve eğitim çalışmalarında kadınların katılımı nerdeyse erkek katılımcılara eşit bir oranı yansıtmaktadır. Sol partiler için söylemek yanıltıcı olacaktır.
Bugün yıllardır yaşanmayan ilçe kadın kongresi yaşayacak olan CHP Kağıthane ilçe teşkilatında seçilmesi gereken kadın kollarının başkan ve yönetim kurulu üyelerini yeterlilik ve gönüllülük siyasi bakışı ile değerlendirmek en doğru bakış olacaktır. Siyasetin güven ve başarılarını kalıcı kılmak istiyorsanız doğru yaklaşımlar sergileyip geleceğin hedeflerini planlamanız gerekir. Güncel kısır çekişmeli siyası yanlışlara devem eden yönetim anlayışları ve yaklaşımları siyasete değil mensup oldukları partiye kendilerine dahi hiçbir gelecek hazırlayamazlar. Rasyonel ilkeli ve siyasi etik değerlere uygun sorumluluk eylemleriyle siyaset daima taraf toplar ve yönetimlerin hedeflerini gerçekleştirmede yalnız bırakmaz. Unutulmamalıdır ki yeni değişim sloganı ile yeniden güçlenmeyi hedefleyen CHP de kadın ve kadın kolları önemli bir unsur olarak yerini korumaya devam etmelidir. Bu konuda her partili kadına da büyük sorumluluklar düşmektedir. Yönetimlerde bu sorumluluğun siyasi yaşamda istenilen bir hizmetle devam etmesi için sorumluluklarını unutmamalıdırlar. Bu konuda yöneticileri ve siyasileri bu çabalara destek vermeleri konusunda göreve davet ediyoruz. Yanlışlarınız sizleri bitirirken mensubu veya temsilcisi olduğunuz siyası bütünlüğe de zarar verecektir unutmamanız gerekir..Saygılar
Hüseyin Aldoğan
Araştırmacı-Danışman&Genel Koordinatör
-
-
-
-
-