Gündelik yaşamda stres kelimesini çok fazla kullanırız. Özellikle pandemi döneminden itibaren stres, hayatımızın olmazsa olmaz kavramlarından birisi haline gelmiştir. Peki, stres nedir ve stresle nasıl başa çıkarız?

Stres en genel tanımıyla bir gerginlik hali olarak ifade edilebilir. Uyum gerektiren, tehdit eden ya da değişim barındıran durumlara karşı çevresel bir tepki olarak ortaya çıkabilmektedir. Bizleri duygusal ya da psikolojik anlamda zorlayan her türlü durum stres yaratabilmektedir. Bir nevi, karşı karşıya kaldığımız durum tehlikeli veya tehdit edici olarak algılandığında, kişinin yaşadığı psikolojik ve fizyolojik duruma stres adını vermekteyiz.

Stres öznel bir deneyim olduğu için insanlar birbirlerinden çok farklı şekillerde strese tepki göstermektedirler. Stres, sanılanın aksine yalnızca kötü olaylarla ilişkili değildir. Değişim gerektiren her türlü yaşam olayı, örneğin, evlilik, hamilelik, terfi ya da şehir değişikliği gibi olumlu olaylar da stres unsuru olarak değerlendirilebilmektedir. Hatta araştırmalara göre, evlilik süreçlerinin çoğunda, boşanmaya göre daha fazla stres yaşandığı gözlemlenmektedir. Çünkü evlilikle birlikte yeni bir düzene uyum sağlamak, yeni bir aileye girmek gibi aşamalar büyük bir stres kaynağı oluşturmaktadır. Bu sebeple birçok pozitif yaşam olayında bile stresin etkilerini görebilmekteyiz.

En önemli stres kaynaklarından birisi baskı hissetmektir. Bu kendi kendimize yaptığımız bir baskı olabilir. Stres faktörlerinin genellikle çevrenin etkisi ile oluştuğu düşünülse de çoğu zaman içsel olarak da kedimizi strese sokabilmekteyiz. İş yerinde ya da okul hayatımızda, ‘’Daha iyi olmalısın!’’, ‘’En iyisini yapmalısın!’’ gibi söylemlerle, kendimizi baskılayarak, stresli bir durum içerisine girebiliriz. Öte yandan çevrenin de üzerimizde baskısını hissedebilir, etrafın yaptığı çeşitli yorumlarla, kendimizi, beklentileri gerçekleştirmek zorunda hissedebiliriz. ‘’Dur onu giyme bunu giy.’’ gibi ifadelerle çevrenin beklentilerini anlamaya çalışırız. Böylelikle etraftaki insanların düşüncelerine atfettiğimiz önemden dolayı da stres hissini çevre odaklı deneyimleyebiliriz.

Bir diğer, stres yaratan durumlardan birisi de engellenme hissidir. Engellendiğimiz zaman yoğun bir stres yaşadığımızı fark ederiz. Herhangi bir amaca ulaşmak için karşılaşılan tüm engeller bizler için birer stres unsurudur. Ulaşmak istediğimiz noktaya varana kadar, karşılaşılan bariyerlere iç çekerek yaklaşır, kendimizi strese sokarız.

  Ve elbette çatışmalar… Stres yaratan önemli unsurlardan biri olan çatışmalar da, karşılıklı anlaşmazlıkların ve karmaşanın yaşandığı önemli bir stres unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Stres, dışsal değişikliklere verdiğimiz bir iç tepki olduğu için, yaşanan olayları algılama şeklimiz, yorumlama biçimimiz stresi yatıştırmada son derece önemlidir. Öte yandan kişiliğimiz ya da mizacımız hatta bireysel olarak karşılaştığımız stresin şiddeti, yoğunluğu, zamanlaması gibi faktörlerle strese karşı her birimiz çok değişken tepkiler vermekteyiz.

Stres her zaman kötü değildir. Hayatla mücadele etmek ve tehditlere karşı savunmada kalabilmek adına bir miktar stres çok önemli bir işleve sahiptir. Hiçbir duygunun tam olarak yok olmasını istemediğimiz gibi stres seviyemizin de tamamen sıfırlanmasını istemeyiz. İngilizce de ‘’eustress’’ adı verilen stres düzeyi, fayda sağlayan orta seviye stres anlamına gelmektedir. Araştırmalara göre, sınavdan önce bir miktar stres duygusuyla sınava girmek bizleri daha motive, daha canlı ve daha konsantre yapmaktadır. Aşırı seviyede stres kişide çeşitli problemlere yol açarken orta seviyede deneyimlediğimiz stres kişide başarıya, büyümeye, olgunlaşmaya, gelişmeye ve kişinin kendine olan güvenini artırmasına yönelik oldukça yararlı olabilmektedir. Bu nedenle amacımız stresi tamamen yok etmek olmamalıdır!

Peki stresle nasıl başa çıkarız?

Bir sonraki hafta stresle nasıl başa çıkabileceğimiz üzerine konuşuyor olacağız.

Herkese iyi haftalar dilerim.

Sevgiler.