Ergenlik dönemiyle birlikte, insan vücudu yeni gelişmelere ve değişimlere hazırlanmaya başlar. Bedensel gelişimlerin yanı sıra beyin gelişiminin de devam ettiği ergenlik yılları, çocukların birçok konuda farklılaştığı ve hassaslaştığı bir dönemdir. Ebeveynler bu değişime ve gelişime bazen ayak uydurmakta zorlanırken, bu geçiş döneminin kendine has özelliklerini anlamlandırmakta karmaşa yaşayabilirler. Ergenlik döneminde çocuk ve ebeveyn ilişkisinin güçlü ve güvenli olması, ebeveynlerin tutumlarıyla yakından ilişkilidir. Peki, ebeveynler olarak, ergenlik dönemine yaklaşımınız nasıl olabilir?

İlk olarak, özerkliğe ve bağımsızlığa doğru ilerleyen ergen, çoğu zaman ebeveynleriyle çatışmalar içerisine girebilir. Aşırı alınganlaşır, odalarına kapanır, özgür olmakta diretirler. Her ne kadar bireyselleşmeyi isteseler de, içten içe ebeveynlerinin desteklerine ihtiyaçları vardır. Bu sebeple, ergenlik döneminin ortaya çıkmaya başladığı andan itibaren (11-13 yaş) anne- baba veya bakım veren tüm yetişkinlerin, bu geçiş döneminin zorluklarını sevgi, ilgi ve güvenle aşacaklarını bilmeleri gerekir. Ergenlik çağındaki çocuğunuza sevginizi ve ilginizi göstermek, hem ruhunu besleyecek hem de güvende hissettirecektir. Çocuğunuzun yaşı ne olursa olsun, sevginin gücü size ve ilişkinize iyi gelecektir. Öte yandan, empati kurulması ve birisinin onu dinlemesi, ergenlik döneminin en hassas ihtiyaçlarıdır. Onunla geçirilen zamandan keyif almak, çocuğunuza değerlisin ve önemlisin duygusunu vereceği için başka şeylerle ilgilenmeden sadece baş başa yaptığınız etkinlikler gücünüze güç katacaktır.

Ebeveynler olarak kullandığımız dil,  kurduğumuz cümleler, iletişim yollarımız, çocukların ebeveynlerini model almada ki ilköğrenimleridir… Doğdukları andan itibaren siz ne yapar veya söylerseniz ergen bunu içselleştirecektir. Özellikle hassas bir beyin yapısına sahip olan ergenlik döneminde,  bu özeni göstererek iletişim kurmak önemli olacaktır. Kurduğumuz iletişimlerde, mümkün olduğu kadar yargılamadan, yorumlamadan dinlemek, bir konuda direk çözüm yolları sunmak yerine onun düşünmesini istemek, büyümesi için alan açmak son derece kıymetli olacaktır. Çünkü kendini, dünyayı ve hayatı keşfetmeye ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, çevresinin genişlediği, yeni arkadaş gruplarına katıldığı, sosyalleştiği, yeni alışkanlıklar edindiği bu dönem sizleri endişelendirebilir. Ebeveynler olarak çocuğunuzun hayatından endişe duyduğunuzda bunu ifade ediş şekliniz, sizi anlayabilmesi için son derece mühimdir. Sağlığıyla ve geleceğiyle ilgili kaygılarınızı paylaşırken, güç kurmak yerine, kendi hayatında bireysel fikirleri ve yetkileri olduğunu unutmamalıyız.

‘’ Senin için endişeleniyorum çünkü kullandığın maddeler zararlı.’’ veya  ‘’Sağlığın çok değerli, bunu içmen beni üzüyor çünkü beyne nasıl hasarlar verdiğini biliyorum.’’ demek, onu gerçekten önemsediğinizi göstermenin daha anlaşılır bir yolu olacaktır. Çocuğunuzla bu diyalogları kurduğunuzda, hızlı ve aralıksız söylemek yerine, derin nefes alarak, yavaş yavaş ve anlaşılır bir dilde, cümleleri içselleştirmesine alan açarak konuşmayı deneyebilirsiniz. Bu ılımlı yaklaşım onları onayladığımız anlamına gelmediği gibi, sizi dinledikçe ve anladıkça hak vermekten de çekinmeyeceklerdir.

Son olarak, ergenlik, isyan bayraklarının çekildiği ve omuzların silkindiği bir dönemdir. Bu sebeple yasaklarda koysak, sınırlarda çizsek, onu anlayıp dinlemeye çalışmadığımız sürece bizi ciddiye almaları pek olası değildir. İhtiyaçlarını fark etmek ve yanındayım hissini vermek, ebeveynlerine karşı takındığı ‘’Annem/Babam beni hiç anlamıyor.’’ düşüncesini, düzenlemesine yardımcı olacaktır. Karşılarında olmak yerine yanlarında olup onlara kulak vermek, güç kurmaktan, söz dinletmekten daha kolay olacaktır. Üzerlerinde güç kurmak mühim değil, anlayışlı olmak onları bize yakınlaştıracak, ilişkimizi arttıracaktır. Mesele onun hayatını yönetmek değil, ona olan sevgimizi ve önemimizi çekinmeden gösterebilmektir.

Sevgiler.

Kaynak: Filliozat, I. (2018). ‘’Artık Hiç Anlaşamıyoruz’’. (F. Taşkıran Çev.). İstanbul. (2017)