Gündelik hayatta hepimiz zor şeyler yaşarız ve etkisinde kaldığımız çoğu anı hala hafızamızda yer etmektedir. Kimi zaman hatırladıkça güldüğümüz anlar varken kimi zaman anımsamaktan bile çekince duyacağımız olaylar yaşamışızdır. Etkisinden kurtulamadığımız ve içimizde duygusal yara açmış herhangi bir olay bizlerde travmaya sebebiyet vermiş olabilir. Travma kelimesi gündelik hayatta çok sık duyduğumuz bir söz iken çoğu zaman yanlış kullanımlarda yer alabiliyor. Öncelikle ‘’travma’’ eski Yunanca’da ‘yara’ anlamına gelmekte iken günümüzde duygusal yaralanmaları da kapsamaktadır. Stres yaratan birçok unsur veya olay travma için zemin hazırlayabilir ve duygu durumumuzda değişiklikler yaratabilir. Duygusal travmaya karşı verilen psikolojik tepkiler; ‘’Travma Sonrası Stres Bozukluğu’’ olarak adlandırılmaktadır. Yaşanılan bir olayın duygusal yaralanma yaratması ve ‘'ruhsal travma'' olarak adlandırılabilmesi için;
Kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi almış olması, ağır biçimde yaralanma ya da cinsel saldırıya uğramış olması, kendisinin ya da başkasının fiziksel bütünlüğüne karşı bir tehdit olayını yaşamış olması veya travmatik olayların rahatsız edici ayrıntılarıyla yineleyici biçimde karşı karşıya kalmış olması gerekmektedir. Savaş, doğal afet veya cinsel- fiziksel taciz gibi son derece stresli bir olay bu durumlara örnek gösterilebilir. Ayrıca bir olayın TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) yaratabilmesi için, olay karşısında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme tepkileri verilmiş olması gerekir ancak her yaşanılan sıkıntı verici olay ''ruhsal travma'' olarak adlandırılamaz. Olayın içeriği kadar olay karşısında verilen tepkiler de önemlidir.
Travma Sonra Stres Bozukluğu yaşayan bir kişi, artan kaygı düzeyi ile istem dışı bir şekilde travmatik olayın birçok anını yeniden deneyimleyebilir. Örneğin kişinin olaya ilişkin tekrarlayıcı anıları ve kâbusları olabilir. Olayı anımsatan durumdan yoğun düzeyde rahatsızlık duyabilir veya belirgin düzeyde fizyolojik tepkiler verebilir. (Örneğin, depremzede bir kişinin o anları kabuslarında görmesi gibi.) Öte yandan olayla ilgili uyaranlardan kaçınmak en sık rastlanan belirtilerden bir diğeridir. Bazı insanlar olayla ilgili anımsatıcı her şeyden kaçınabilir. Örneğin yine bir depremzede, kapalı mekânlarda uyumaktan kaçınıyor olabilir. Diğer insanlar travmayı düşünmekten kaçınırlarken; bazıları olayla ilgili sadece parça parça anıları hatırlayabilir. Ek olarak kişide, travmadan sonra duygu durum ve bilişsel değişimler yaşanabilmektedir. Bunların arasında; olayın bazı önemli yönlerini hatırlayamamak, ısrarcı olumsuz düşünceler, olaya dair kendini ve başkalarını suçlamak, çeşitli aktivitelere katılmaya yönelik ilginin azalıyor olması ve olumlu duyguları hissedememe bulunmaktadır. Son olarak artan uyarılmışlık ve tepkisellik belirtileri TSSB’nin var olduğu bir noktada çok sık karşılaştığımız bir diğer belirtidir. Bu belirtiler arasında sinirlilik hali veya saldırgan davranışlar, kayıtsızlık veya kendine zarar verici davranışlar, uykuya dalmada veya uyanık kalmada zorluk, konsantrasyon sorunları ve aşırı tetikte olma hali ve kolaylıkla ürkme hali yer alır. Örneğin yaşanan bir patlamadan sonra (bomba, tüp) kişinin en ufak bir sesten irkiliyor olması muhtemeldir.
Bu belirtiler travma sonrası stres bozukluğu için en belirgin işaretler olarak düşünülebilir. Kişinin TSSB tanısı alabilmesi için son 1 aydır, sadece birini yaşıyor olması yeterlidir. Kişilerin bu belirtilerin hepsini yaşıyor olması gerekmez ve unutmamalıyız ki her travmatik olay tüm bireylerde aynı etki ve sonuca neden olmaz. Yaşanan bir deprem anı, kimi insan için travma etkisi yaratırken kimi insan için travmatik bir deneyim olmak zorunda değildir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Sıklık ve Yaygınlık
Kadınlarda TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) geliştirme riski erkeklerden iki kat daha fazladır. TSSB her yaşta gelişebilir ama en sık genç yetişkinlerde görülür. İtfaiyeciler, polisler, acil servis çalışanları içerisinde bulundukları işlerden dolayı TSSB geliştirme açısından risk altındadırlar. TSSB'ye en sık eşlik eden hastalıklar arasında panik bozukluk, sosyal fobi, alkol ve ilaç kullanım bozuklukları bulunmaktadır. Travma sonrasında yeterli fiziksel ve psikolojik desteğin sağlanamaması TSSB riskini arttırır. Travmanın şiddetiyle birlikte kişinin genetik yatkınlığı ve aile öyküsü, ruhsal olgunluğu ve stresle başa çıkma kapasitesi, sosyal destekleri, travmanın genel anlamının yanında kişi için ifade ettiği anlam ve daha önce yaşanan benzer travmatik yaşamlar TSSB riskini arttıran faktörler arasındadır.
Eğer herhangi bir ''travmatik olay'' yaşadıysanız ve olaydan sonra bahsedilen belirtilerden bir kısmını yaşıyorsanız, belirtilerin kendiliğinden geçmesini beklemeyi bırakmalı ve bir ruh sağlığı uzmanına başvurmalısınız. Travmalar sanılanın aksine konuşuldukça iyileşir. Üstünü kapatmak, geçmişe saklamak yerine anlatmak en etkili yol olacaktır.
Herkese sağlıklı ve huzurlu haftalar dilerim.
Kaynak: Kring, A. M., Johnson, S. L., Davison Gerald, C., & Neale John, M. (2017). Anormal psikolojisi: psikopatoloji. Nobel Yayıncılık.