Geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü psikolog ve yazar olan Isabelle Filliozat’ın ‘’Çocukların Duygusal Dünyasını Anlamak’’ adlı eğitimine katılma şansım oldu. Eğitim boyunca, her bir duygunun işlevinden ve çocuğun dünyasında bu duyguların nasıl önemli olduğundan bahsettik.

Isabelle Filiozat, 7 temel duygunun varlığından söz ediyor. Bunlar; korku, öfke, üzüntü, iğrenme, utanç, sevinç ve sevgidir. Günlük hayatta yaşadığımız olaylarla baş edebilmek için duygulara sahibiz ve çevremiz bize farklı farklı durumlar sunduğunda, duygular bu durumlara adapte olabilmemize yardımcı oluyorlar.

İlk olarak korku duygusu gerçek bir tehlike ile ilişkili olduğunda oluşur. Korkuya ihtiyaç var ki kendimizi koruyabilelim der Isabelle. Korkan çocuk titrer. Ama çocuk karıncadan korkuyorsa ya da tehlikeli olmayan bir şeyden korkuyorsa titremesine yardım etmezsiniz çünkü bu gerçek bir korku değildir. Korku güvenlik eksikliğidir o yüzden çocuğun güvende hissetmesi önemli olacaktır. Korkuyu ifade etmesini istediğimizde çocuğun sırtına destek vermemiz gerekir. Sırtını duvara yaslayabiliriz. Burada güvendeyim diyebilir ve o zaman titreyebilir, bağırabilir ama mutlaka sırtına destek vermek önemli olacaktır. Çoğunlukla çocuğumuzun korkularından korkarız ve genellikle bunu baskılamak isteriz çünkü ebeveynler olarak çaresiz hissedebilir ve nasıl yaklaşacağımızı bilemeyebiliriz. Ancak korku duygusunu yaşamaları mühimdir. Çocuğun korktuğu bir durum söz konusu olduğunda, çocuğa anlaşıldığını hissettirmek önemli olacaktır. Önce dinleriz. Ne düşünüyor, ne hissediyor? Sorular sorabiliriz. ‘’Eğer bahsettiğin şey olursa ne olur?’’ gibi sorularla onu düşünmeye sevk edebiliriz. Çocuğun korkunun içerisinden geçebilmesi için, onun korku karşısında güçlü hissedebilmesini sağlamak önemli olacaktır.

Bir diğer temel duygumuz öfkedir.  Öfke hüsranla ve yaralanmayla karşı karşıya kalındığında ortaya çıkar. İçinizde bir şeyi eksik hissediyorsanız öfkeyi fark edersiniz. İki insanı karşı karşıya hayal edelim. Biri diğerini sözleri ile incitiyor. Bu incitme hali, tıpkı arabanın tamponunun darbe alması gibi, bir yara aldığımızda içimize göçme hissi verir. Gitgide omuzlar öne eğilir ve yavaşça utanç içine gireriz. Öfke içten dışarıya doğru gelir. Bu tamamen içeriye göçme halidir. O yüzden öfkeli bir çocuğa yardımcı olmak istiyorsanız, büyük hareketler yaptırarak, göğüs kısmını açabilirsiniz. Ellerini havaya kaldırabilir, gerinebilir, kollarını yukarı kaldırarak zıplayabilir… Öfke kötü değildir. Öfkeyi bastırmamak lazımdır aksine ifade etmesine yardımcı olmak önemli olacaktır.

Bir diğer temel duygu olan iğrenme duygusu, birçoğumuzun farklı sebeplerle de olsa yaşadığı bir duygudur. Isabelle diyor ki; iğrenme adaletsizlik karşısında oluşur. Örneğin, okulda ki sınava çok çalışmışsınızdır, ama çalışmayan sınıf arkadaşınız daha yüksek not almıştır ve öfkeye kapılırsınız. Aslında bu öfke değil, iğrenme duygusudur. Özellikle ergenlikte bu duygu yoğunlaşır. İğrenme sayesinde aslında değerlerini ifade etme fırsatı bulur, adaletsizliğe karşı gelirler. Kardeşinin dışarıya çıkma hakkı varken, onun böyle bir hakka sahip olmaması da çocuk için adaletsizliktir. Çocuğunuz iğrençlik hissettiğinde korkuyorsun derseniz anlaşıldığını hissetmez ve uygun bağlantılar kuramazsınız. Bu sebeple hem kendinizde hem çocuğunuzda öfke ve iğrenme arasındaki farkı görmek oldukça önemlidir.

Bir diğer duygumuz üzüntüdür. Bir çocuk üzgünse bir şey kaybetmiştir. Bir arkadaş kaybetmiştir… Ebeveynlerinden ayrı kalmıştır… Birisi taşınmıştır… Üzüntü ağlamayı içerebilir. Hiçbir zaman, çocuğunuz üzgün olduğunda ya da ağladığında ‘’ Üzülme, geri dönecek ağlama.’’ gibi cümleler sarf etmeyin. ‘’Üzülme, telefon edersin.’’ gibi şeyler söylemeyin. Genellikle bu tür durumlarda avutma eylemi gösteririz ama bu iyi bir şey değildir. ‘’Biliyorum üzgünsün, gittiği için üzülüyorsun’’ gibi şeyler söyleriz. Tabii bu noktada da üzüntüye boğmadan, empati ile yaklaşmak önemli olacaktır.

Öte yandan utanma duygusu çok dikkat ettiğimiz bir duygu değildir. Ama mutlaka önemsemek gerekiyor. Çocuk neden utandı bilmek lazım. Genellikle ‘’Aaa utanmasana.’’ deriz. Ama çocuğun her duygunun içinden geçiyor olması önemli olacaktır. ‘’Neden utanıyorsun? Biraz anlatır mısın bana? Kalbinde ne hissediyorsun, bedeninde, aklında ne hissediyorsun?’’ gibi sorular yöneltilebilir. Aynı zamanda utanmayı paylaşmak gerekir. Çocuk bir şeylerden utandığında, bunu duyduğunuzda kendi hayatınızdan benzer bir şey bulmaya çalışabilirsiniz. ‘’Evet, doğru, anlıyorum çünkü bende çocukken okulda bir kız vardı ve bana şöyle söylüyordu.’’ diyerek tecrübe paylaşımı yapılabilir. Utanma duygusu insan olma hakkına sahip olmadığımızı düşündüğümüz bir andır. Reddedildiğinizi, küçümsendiğinizi hissedersiniz. Eğer utanma ile ilgili benzer bir duygu ve tecrübeyi sizin de yaşadığınızı anlarsa, çocuk utanma hissinin doğal olduğunu anlayacaktır.

Neşe diğer temel duygumuzdur. Çocuklarla neşeyi de paylaşmak gerekiyor. Hoplamak, zıplamak, dönmek... Genellikle neşe sesle eşleştirilir. Bazen çocuklar çok neşeli olduklarında yüksek sesli olabilirler. Çocuklara ‘’O kadar bağırma, o kadar zıplama.’’ gibi şeyler söyleriz. Oysa bunu yapma ihtiyaçları vardır. Ne kadar neşe ifade edersek o kadar dopamin salgılarız. Dopamin, kişinin hem zihinsel hem de fiziksel sağlığının pekişmesinde oldukça önemlidir. Eğer çocuk bir şey de başarılı olursa, ‘’Eveeeeet yaptımmmm, cevabı buldumm.’’ diyerek gürültülü bir şekilde kendisini ifade edebilirse beyninde bir dopamin deşarjı olur ve beyin bunu kayıt eder. Bu oldukça sağlıklı bir duygudur.

Son olarak, sevgi, şefkat… Hepimizin sıcak hissettiği bir duygudur. Bunu da hissedebilmek gerekiyor. Çocuk ‘’Annecim seni çok seviyorum.’’ dediğin de hemen ‘’Bende’’ demek yerine ona dönüp o anı ona ayırıp ‘’Nasıl hissediyorsun, bu sevgi sana ne hissettiriyor?’’ gibi sorular sorabiliriz. Çünkü o bize bir top atıyor bizde o topu alıp, onun içerisinde bulunduğu sevgi halini genişletmeye çalışabiliriz.

Sonuç olarak, 7 temel duyguyu ve işlevlerini anlamak hem ebeveynler için hem de çocuklar için son derece önemli bir noktadır. Kimi zaman öfke, iğrenme, korku gibi duygular karşısında ebeveynler olarak çaresiz hissedebilirsiniz. Çaresiz hissetmeniz ise kendinizi öfkeli hissetmenize neden olabilir. Çocuğun duygularının nedenini kendiniz ile bağdaştırmak yerine onların tüm bu duyguları yaşamaları için çocuklarınıza alan açabilirseniz ve duygularıyla nasıl başa çıkacaklarını öğretebilirseniz o zaman hayat onlar için çok daha kolay olacaktır.

Sevgiler

Kaynak: Isabelle Filliozat ‘’Çocukların Duygusal Dünyasını Anlamak’’ Eğitim Notları